Cumhuriyet Tarihi Yalanları 2 Kitabı

Kütüphaneleri çok seviyorum… Hem çok sessiz ve huzurlu hem de insanın içine ferahlık veren yerler. Sanırım içinde buram buram kültür ve bilgi kokusu olması, içerideki herkesin okumaya, öğrenmeye çalışıyor olması (belki de bana öyle geliyor) bu havayı sezdiriyor olsa gerek. Bu nedenle sık sık boş zamanlarımda kütüphaneye gider yanımda kitap varsa götürüp orada okurum yoksa orada herhangi bir kitap alıp incelerim.

Yine bir ara kütüphaneye gidip kitapları inceledim, aklıma Sinan Meydan geldi ve katalog taraması yapıp ne kitapları var baktım. Cumhuriyet Tarihi Yalanları 2 kitabını görünce hemen raf numarasını not alıp gidip yerine baktım ve emanet aldım. Kitabı okumam biraz uzun sürdü diyebilirim. Hem sınavlarım, günlük hayatım ve bir de bir önceki yazıda bahsettiğim Fuat Sezgin hocanın Bilim Tarihi Sohbetleri kitabını okuyup aradan çıkarmak istedim. Sonunda da bitirdim ve sabah götürüp kütüphaneye teslim etmeyi planlıyorum.

Sinan Meydan, kısaca kendisinden söz etmek istiyorum. Bugüne kadar gördüğüm en cesur tarihçi diyebilirim. Çünkü her türlü “engel” ve sıkıntılara karşı bildiklerini ve görüşlerini ifade etmiş özellikle de Atatürk’e yapılan yoğun saldırı ve hakaretlere neredeyse tek başına mücadele göstermiş bir kahramandır.

Kitap hakkında biraz söz edelim, kaynakça ve not kısımları sair saymazsak 623 sayfalık kalın bir kitap. İçeriği kasıtlı olarak Atatürk ve Cumhuriyete saldıran ve hatta hakareti geçip iftiraya varan söylemlerde bulunan kişi ve topluluklara delillerle ve ispatlarla cevaplar veren bölümlerden oluşuyor. İçerik 4 bölümden meydana gelmiş ve isimlerini yazacak olursak;

YALAN 1: ATATÜRK’ÜN ÇANAKKALE’DE ÖNEMLİ BİR BAŞARISI YOKTUR!

YALAN 2: KÜRT SORUNU CUMHURİYET’LE BAŞLAMIŞTIR! ATATÜRK KÜRTLERE ÖZERLİK SÖZÜ VERMİŞTİR!

YALAN 3: SAİD-İ NURSİ KURTULUŞ SAVAŞI KAHRAMANIDIR! SAİD-İ NURSİ’NİN AYRILIKÇI KÜRT HAREKETİ İLE İLGİSİ YOKTUR!

YALAN 4: ATATÜRK, İSMET İNÖNÜ, TEK PARTİ CAMİLERİ KAPATMIŞTIR! İSMET İNÖNÜ, PARALARDAN ATATÜRK FOTOĞRAFINI ÇIKARMIŞTIR!

Not: Burada Kürt vs diye hitabım asla ırkçı olduğum anlamına gelmemektedir. Sadece belli bir kesimi (coğrafi olarak) ifade etmek adına verilen isimdir.

Bunların arasında en uzun kısım YALAN 2 bölümüdür, Sinan Meydan burada uzun süre durmuş. Buradan benim anladığım kadarıyla Sinen Meydan’ın bu konuyu uzun uzun ve her ayrıntıyı delillerle ispatlaması ve anlatması günümüzde ve (öyle görünüyor ki) gelecekte de bu problemle karşılaşacağımız için onlara cevap niteliğinde yazdığını düşünüyorum. Başta da belirttiğim gibi kitapta tüm ayrıntılara delillerle cevap verilmiş ve delillerin de kaynakları kitabın sonunda KAYNAKÇA olarak da vermiş zaten.

Kitaba ilk başladığımdan bu yana hiç sıkılmadan okudum, ancak bazen ayrıtılar içinde boğulduğum oldu. Çünkü kitap tamamı ile ayrıntıları ve delilleri açıklamış, hiçbir noktada muammaya yer vermemiş. O nedenle bazen atlamak istediğim sayfalar oldu ancak sabırla okudum ve çok şey öğrendim.Hatta bunlardan birisi ırk kavramı oldu. Yani sürekli Kürt ve Kürdistan gibi kavramları duyuyoruz, ancak Kürdistan’ın Osmanlı’da bir eyalet değil Ağrı, Toroslar ve Zagor dağları ile çevrili bir bölgeye verilen isim olduğunu ve bu bölgede yaşan halka kürt dedindiğini öğrendim. Yani biyolojik olarak Kürt ve diğer ırkların varlığından bilimsel olarak söz edilmesi mümkün değilmiş. Bu bende büyük bir aydınlanma oluşturdu. Şuan ki ırk tabiri tamamen siyasi ve coğrafi olarak geçerli, biyolojik olarak (yani bilimsel olarak) varlığı kabul edilemez bir varsayımmış. (Kaynak)

Kitabı hiç yanımdan ayırmadım; şehirlerarası otobüste, şehiriçi otobüste, evde ve oturduğum kafelerde vs her yerde okudum. Bunla ilgili de kendi çektiğim bir görseli de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kitabı okurken hem sürekli not tuttum hem de sosyal medyadan da bazı kısımları da paylaştım. Bununla ilgili paylaşımlarımı da aşağıdan görebilirsiniz. Bunlardan birisi de AŞTİ’de kitabı okurken denk geldiğim Sultan II. Abdülmamid’in şahsına bağlı olan Hamidiye alaylarının tamamen Kürt askerlerden meydana getirilmiş olması ve neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğu hakkındaki paylaşımım;

Atatürk hakkında hem hayran olduğum hem de öğrendiğimde ki hissettiğim hazzın damağımda kaldığı bazı kesitleri ve de dikkatımi çeken kesimleri de Twitter’da paylaşmıştım.

Yazımın sonunda gelirken de vurgulamak istediğim bir konu da şudur; son dönemlerde Atatürk hakkında sürekli dini konulardan (aslında bu hep vardı) dem vurulmaktadır. Sürekli dini dogmaları eleştirdiği sözleri ile dinsiz, ateist veya deist olduğu söylenen Atatürk’ün bir de İslâm’ı öven sözlerine bakılırsa görüş ve inancının ne olduğu çok belli olmaktadır. Çünkü Atatürk çok orjinal bir kişiliğe sahipti; asla duyduğu, okuduğu, gördüğü hiçbir şeye hemen inanmaz, sorgular ve araştırıp delilleri ile gördükten sonra inandırdı. Ayrıca hayatı boyunca 3 bin 997 kitap okuduğunu da unutmamak lazım. Üstelik senelerce cepheden cepheye, bir savaştan diğerine koşturduğu dönemleri de hesaba katarak, özellikle de kaç dil öğrendiğini ve ne kaynakları okuduğunu da bilerek!

Ayrıca! Atatürk başta olmak üzere kimsenin inanç ve görüşü kimseyi de ilgilendirmez. Mustafa Armağan ve Kadir Mısıroğlu gibi (evet isim de veriyorum!) ne dediğini bilmez, işi gücü ve ekmek kapısı (!) Atatürk’e hakaret ve iftira atmak olan insanlara hiç düşmez. Ben buradan şunu çıkarıyorum, vefatının üzerinden yaklaşık 79 sene geçmiş ve ölümünü bile hatırlayan insanların nadir görüşebileceği bir Lider’in yaptıklarından ve biçtiği yobazlık müessesinin mensuplarından kimlerin kuyruk acısının olduğunu da gözler önüne seriyor ve Atatürk’le yani Ata’mla daha çok gurur duyuyorum.

Yazı mı da Atatürk’ün aşağıdaki sözü ile bitiriyorum;

Not: Bu yazı hem bir kitap inceleme ve anlatımı hem de gönülden destek verdiğim Sinan Meydan hocama bir nebze de olsa destek olabilmek için yazılmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir